DERNEĞİMİZ BANKA HESAP NUMARALARI
DERNEK YILLIK ÖDENTİSİ : 60TL
DERNEK HESABI :TC ZİRAAT BANKASI 64431512-5005 1402-Pozcu şubesi Mersin İBAN :TR97 0001 00140264 4315 1250 05 |
![]()
Turgay Coşkun
turgaycoskun@outlook.com
Kumruların Sevdası Yolladı Ruhumu Uzaklara
10/10/2017 (Öykülerimden) Parazite benzer bir ses, gittikçe şiddetlenen tonlarda avaz avaz bağırıyordu. Bitiyor; ama yeniden başlıyor, tam "Bitti, kurtuldum!" derken, inat eder gibi tekrarlıyordu. Matkap sesi gibiydi sanki. Üst kat komşularının onarım çalışmaları neredeyse otuz günü bulmuş, hala bitmemişti. Çekiç, matkap, balyoz seslerini duymaktan artık bıkmıştı. Çıkıp, "Artık yeter!" diye haykırması gerekiyordu demek ki. İyi komşuluk ilişkileri nedeniyle hep susmuştu; ama tatil gününde de bu yapılmazdı ki... İşte, yine aynı ses... Yavaştan başlıyor, şiddetleniyor, daha da artıyor, sonra birden bitiyordu. Kararını verdi. Hemen kalkıp üst kata çıkacaktı. Gözlerini aralamaya çabaladı. Göz kapaklarında sanki tonlarca ağırlık vardı. Bedeni yatakla mücadelesini gittikçe kaybediyordu. Sırtüstü yattığı yerde, tam sırtının altına gelen yayın kırık olduğunu fark etti o an. Çukurlaşmıştı o bölge ve kendisi de bilmeden orada uyumuştu. Müthiş bir kas tutulması vardı sırtında. Beyni ise "Kalk!" diyordu. "Kalk ve bu sorunu artık çöz. Komşu ise komşuluklarını bilmeliler. Bu kadar rahatsız edilir mi?" diye de devam ediyordu. Beyin ile beden kıyasıya mücadeleye girişmişken, susan matkap gibi ses yine artarak devam etmeye başladı. Artık sinir son raddedeydi ve beyin galip gelmişti işte. Ayaklarını bir yay gibi dizlerinden kırdı, bel kısmını iyice gerdi, birkaç kez yaylanır gibi yaptı ve ani bir hareketle yerinden boşanan zemberek gibi fırlayıverdi yataktan. Kazanmıştı yatakla olan mücadeleyi. Hemen banyoya koştu. Elini, yüzünü yıkayacaktı. Âdeti olduğu üzere, uyanır uyanmaz içtiği kahveden de vazgeçmeliydi şu an. Önce bu bitip tükenmeyen matkabı susturmalıydı. Soğuk suları avuçlayıp hızla yüzüne vuruyordu bir an önce ayıkmak için. Havlunun yumuşak teması bile öfkesini dindirememişti. Yatak odasına döndüğünde hemen giysilerine el attı. Bir daha o ses geldi. Ağır ağır, gittikçe artan tempoda ve bir matkabın duvarı delmesi gibi. Öfke seli artacağına gülümsemeye başladı. Hatta sesli de güldü sonunda. Çalan telefonu idi. Sessize almıştı yatarken ve zil sesi matkap gibi oymuştu beynini demek ki. Bir daha gülümsedi başını şaşkınlıkla iki yana sallayarak... Eline aldı telefonu. Arayan, başka bir ilçedeki boş olan evinin komşusuydu. Saniyeler içinde düşünmeye başladı parmağı aç tuşuna gitmeden... Üç yıldır evi boştu. Oturan kiracılar bir gece gizlice eşyalarını taşıyıp gitmişlerdi ve evi virane halde bırakmışlardı. Kapıyı, pencereyi de açık bıraktıkları için; rüzgâr, yağmur berbat etmişti duvarları ve ahşap kısımları. Kendisi de kızmış ve evi üç yıldır boş bırakmış, bir daha kiracıya vermemişti. İyi mi etmişti? Hayır... Ev daha da berbat olmuştu bakımsızlıktan. Açtı telefonu. Kısa bir hal hatır sormadan sonra komşusu konuya girdi. - Nasıl desem... Sana kötü bir haberim var. Aslında kimine göre kötü, kimine göre sıradan bir haber. - Meraklandırdın iyice. Nedir kötü haber? Hem kimine göre sıradan olan neden bana göre kötü ki? - Sen duygusal bir insansın. Duygusal olmayanlar için sıradan bir olay. O nedenle söyledim. - Meraklandım iyice... - Nasıl olmuş bilmiyorum. Senin eve bir kumru girmiş iki gün önce. Girdiğine göre nasıl olsa çıkar diye düşündük ve sana haber vermedik. Ama içerdeki kumru bir türlü dışarı çıkamıyor. Çıkabilmek için kendini parçalıyor sanki. Camlara vuruyor. Tüyleri döküldü. - Hay Allah ya! Kardeşim neden aynı gün haber vermediniz? Şimdi ne haldedir zavallı. Hem aç, hem susuz, hem çıkmak için mücadelede... Yorgun ve yaralı... - Daha kötüsü de var. - Nedir? - Eşi de iki gündür evin dışında pencerelerde. Eşi pencereye geldikçe, içerdeki kumru o cama yönleniyor ve hızla cama vuruyor. - Kırın kapıyı! Kurtarın. Belediyeye haber verin. -Belediyenin merdiveni yedinci kata yetmedi. Kapı da çelik olduğu için kırılamıyor. -Hemen anahtarı yolluyorum. Minibüsü karşıla ve al. Kurtar zavallıları. Sana güveniyorum. Teli kapattı. Asla vazgeçemediği kahvesini bile artık düşünemiyordu. Giyindi. Hızla evden çıktı. Anahtarı aldığını ve kumruyu özgürlüğüne kavuşturduğunu haber verdi komşusu. O ise, yeni eline aldığı kahvesini yudumlarken düşünüyordu uzaklara dalarak... Kurtulan kumrunun canı, bedeni miydi? Yoksa asıl kurtulan, iki kumrunun binlerce yıldan taşan, dillere destan sevgileri miydi? Gülümsedi; üst kat komşularını da affederek... Mırıldandı kendi kendine... - Tek çözüm sevgi... Her şeyde... Her zaman... Turgay Coşkun |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
TARİHE NOT DÜŞME - 15/07/2016 |
Düşünmek ve öğrendiklerini muhakemeyle yoğurup doğru sonuçlara ulaşabilmek. |
AN - 14/06/2016 |
Uzakta olup ulaşmaya çabalayanların gözleri kararmış, engelleri aşabilme uğruna önlerine geleni yok etme çabasındalar. Mutsuzlar… |
BOŞLUKTA DÜŞÜNMEK - 20/02/2016 |
Öylesi karmaşıktı ki... En iyisi bu konuyu yakında yazmak ve kararı yine okura bırakmaktı. |
MARTILARIN KANATLARINDA - 16/12/2015 |
Açamadı gözlerini; çünkü geleceğe gidiyordu yeniden. |
YAĞMUR DAMLALARI-2 - 13/02/2015 |
Ben hayatla küsüm kızım. Hatuna seslendim ki, benim hatun olan yanım iş yapsın diye. |
YAĞMUR DAMLALARI-1 - 21/01/2015 |
Tam hikâye bitince az uzaklarında dinleyen eli çantalı bir adam ve kadın gördüler. Onlar da artık kendilerine doğru geliyorlardı. |
KAN VE CAN - 04/01/2015 |
Sadece makas sesi duyuluyordu minicik işyerinde. |
EDEBİ BİR HASTALIKTIR YAZMAK - 22/12/2014 |
Bu yazı sadece bir iç dökmedir. Hiç bir şahsa, hiçbir yazıya atfen düşünülmemiştir. Sadece içimdekilerin klavyeye dökülmüş halidir. |
MARTILARIN KANATLARINDA - 13/12/2014 |
Martının kanatlarındaki çok daha güzeldi. |
![]() |